Sakura's Bookshelf

Öncelikle eylül ayı içerisinde okulun başlaması ve yoğun olmam nedeniyle yeni yazılar yazamadığım ve burayla ilgilenemediğim için sizlerden özür diliyorum. Bu gün sizlerle en son okuduğum Yerdeniz Büyücüsü kitabı hakkındaki yorumlarımı paylaşacağım. Alışveriş yazımda www.kitapyurdu.com  sitesinden Yerdeniz serisini aldığımdan bahsetmiştim zaten.

Son günlerde filmi de fazlasıyla popüler olmuşken sizlerle Senden Önce Ben kitap yorumumu paylaşmak istiyorum. Kitap fazlasıyla ses getirince okuma listeme eklemiştim ve D&R da ingilizcesini de bulunca almıştım. Açıkçası konusu hakkında falan çok araştırmadan çok seviliyor diye aldığım bir kitaptı. Doğruyu söylemek gerekirse de kitabı beğenmedim

Bu gün bir alışveriş yazısıyla karşınızdayım. Sizinle en son yaptığım alışverişi paylaşmak istedim. Uzun zamandır alışveriş listemde olan Yerdeniz serisini aldım. Seriyi bloglarda okuyup fazlasıyla merak etmiştim çünkü tam olarak benim sevdiğim tarzda (fantastik) kitaplar. Kitap hakkında okuduğum yorumlarda beni almam konusunda cesaretlendirdi. Kitaplarda genel olarak Çevik Atmaca Ged'in hayatı anlatılıyor. Okuyunca zaten yorumlarımı da burada paylaşacağım.

Otomatik Portakal kötü bir gelecek senaryosuyla bizi karşılıyor. Yani distopik bir kitap. Geceleri sokaklara çıkılamayan, gençlerin terör estirdiği, her şeyin şiddet üzerine kurulduğu bir gelecek. Asıl kahramanımız Alex ve arkadaşları da bu kötü çetelerden. Yaşlıları döven, diğer çetelerle savaşan, içine uyuşturucu katılmış süt içen, kadın erkek herkese saldıran ve bundan zevk alan insanlar. Bu olayları okurken fazlasıyla dehşete düşüyorsunuz ve gerçekten böyle bir gelecekle karşılaşsak ne yapardım diye düşünüyorsunuz. Gençlerin konuşması gerçekten okurken bir garip geliyor.

"Başlangıçta Toprak vardı. Toprak ki; ondan geldik, ona gideriz; milyonlarca yıldır borcunu ödemeyen kiracısıyız." İşte bu sözlerle tanımlıyor Toprağı Buket Uzuner. Daha önce yorumunu yazdığım Su kitabının devamı olarak bu gün sizlerle Toprak kitabının yorumunu paylaşacağım. Bu kitapta doğanın bir diğer başlıca unsuru olan Toprağı ve onun önemini anlatıyor yazar ve Defne Kaman yine kayıp.

Perfect Sense klişelerden uzak bir aşk hikayesini anlatıyor. Filmi fazlasıyla beğendim. İnsanların sırasıyla duyularını kaybettikleri bir hastalığın yayıldığı dönemde tanışıp aşık olan bir çiftin hikayesini izliyoruz filmde. Tabi akıllarda bir soru uyanıyor anında.

Küçük Prens her yaşta okunan ve her okunduğunda farklı şeyler öğrendiğiniz bir kitap. Şu ana kadar 3 kere okudum ve her seferinde farklı şeyler farkettim. Her tür insan tipini, yetişkinlerin hayal gücünü kaybetmesini ve hatta arkadaşlığı bile anlatan bir kitap. En çok tilki ve prens arasında geçen konuşmaları sevdiğimi söyleyebilirim. Saatler içinde bitebilecek ince bir kitap ama

Mutluluk nedir ? Bu sorunun cevabının herkese göre farklılık gösterdiğini anlatan Zülfü Livaneli'nin kitabı Mutluluk. Bu kitabı okumadan önce hiç böyle düşünmediğimi itiraf etmeliyim. Kitaptaki kahramanlar birbirinden çok farklı 3 insan ve hepsi de mutluluk arayışında. Okurken acaba bu kadar farklı insanların yolu nasıl kesişecek diye merakla bekledim. Küçük bi köydeki insanların dünyaya ve kadına bakışının ne kadar dar olduğunu görmek beni fazlasıyla üzdü. Gerçi kitapta "evil" kelimesinin Havva'nın İngilizcesi olan Eve isminden gelmiş olduğunu, aslında tüm dünyada durumun böyle olduğunu çok güzel kanıtlamış yazar. Kitap boyunca en çokta Meryem'in mutluluğa kavuşması için sabırsızlıkla bekledim. Keşke amcasının ceza çektiğini de görebilseydik.

Bir gecede okuduğum insanın içini ısıtan bir aşk hikayesi Yağmur Sonrası. Aşk hikayesi dediysem o klişe sığ aşk hikayelerinden değil bence. Zaten o tür romantik kitapları oldum olası sevmem. Bu kitap savaşın iç yüzünü, savaş zamanı yaşanan tutkulu bir aşkı, arkadaş ihanetini anlatıyor diyebiliriz. Benim için bir aşk hikayesine göre fazlasıyla

Bir Yumak Mutluluk çok önceleri aldığım ama bir türlü okumadığım bir kitaptı. Hani kaç kere başlarsanız başlayın bir türlü sonunu getiremediklerinizden. Ama en son elime aldığımda kitabı bitirebildim ve bu günde sizlerle yorumlarımı paylaşacağım. Öncelikle kitabın konusu

Bu gün konuğumuz en sevdiğim yazarlardan biri olan Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi adlı kitabı. Büyülü gerçeklik akımını zaten fazlasıyla seviyorum .Bu akımın kitapları beni kolayca içine çekiyor. Olayları ve karakterleri daha iyi özümsüyorum. Ayrıca incecik, saatler içinde okunan bir kitap olmasına rağmen

Bu gün sizlerle yeni tanıştığım ama keşke çok daha önce tanışsaydım dediğim yazar Buket Uzuner'in Su kitabı hakkında konuşmak istiyorum. Karakter zenginliği, öğreticiliği ve ufku genişleten bir kitap olduğu için fazlasıyla sevdim. Kitap insanı nasıl olur da kendi öz kültürümüz ve mitolojimizi bilmeyiz; nasıl olur da kendi ülkemizde olan onca şeyden

Into the forest. Pumpkin(balkabağı) diyince akla gelecek ilk filmdir. İzlediğim en son ama buraya yazacağım ilk film olması nedeniyle ayrı bi yeri var. Neden bununla başladığımı düşünüyorsanız beni çok etkilediğini söyleyebilirim. Bir film düşünün ki

Merhaba arkadaşlar öncelikle bu blogda dün ilk yazımı paylaşmıştım. Tabi bu işte daha yeniyim dolayısıyla görüş ve önerilerinizi, eleştirinizi benimle paylaşırsanız sevinirim. Bu gün sizlerle #seridosyası adını verdiğimiz bir yazı dizisinin ilk yazısını paylaşacağız. Bu yazı dizisinde seri olan kitapları inceleyeceğiz. İlk olarak benim için gerçekten özel bir yeri olan Percy Jackson ve Olimposlular: Şimşek Hırsızı kitabını yorumlayacağım. Bu seriyi

Merhabalar ilk kitap yorumuyla karşınızdayım. Bu gün sizlerle en son okuduğum Anne Frank'in Hatıra Defteri kitabıyla ilgili yorumlarımı paylaşacağım. Konusuna gelecek olursak olaylar bizim için 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudilere yapılan muameleye ışık tutuyor.  Kitabı hatıra defterini yazan Anne Frank'in ağzından okuyoruz. Dolayısıyla bu dönemde Anne Frank ve ailesinin yaşadığı zorlukları anlatıyor. Yahudilerin toplanıp kamplara gönderilmesinin başlamasıyla beraber Anne Frank